Yrd.Doç.Dr.Aylin YAMAN KOCADAĞLI / İstanbul Üniversitesi Beşeri Coğrafya Bölu¨mu¨
Beylikdüzü’nün Coğrafi Özellikleri
Türkiye'nin en büyük metropolü İstanbul, 14.657.434 nüfusuyla dünyadaki mega şehirler listesinde 15. sırada yer almaktadır. Ülke yüzölçümünün yalnızca %0,7’sini oluşturan İstanbul, ülke nüfusunun yaklaşık %19’una ev sahipliği yapmaktadır. İstanbul'da hızlı bir nüfus artışı ve şehirleşme süreci yaşanmakta; şehir gerek doğu gerekse batı aksı yönünde mekânsal gelişimini hızla sürdürmektedir. İstanbul'un batı aksı yönündeki hızlı mekânsal gelişimiyle ortaya çıkardığı yeni ilçelerinden birisi de Beylikdüzü'dür.
Beylikdüzü, konum olarak Marmara Bölgesi'nin Çatalca-Kocaeli Bölümü'nde Çatalca Yarımadası üzerinde yer almaktadır. Beylikdüzü; güneyinde Marmara Denizi, doğusunda Avcılar, batısında Büyükçekmece, kuzeyinde Esenyurt ilçeleriyle komşudur (Şekil 1).
Şekil 1. Beylikdüzü lokasyon haritası.
Beylikdüzü'nün özellikle son yıllarda hızlı bir şehirsel gelişme göstermesinde ve idari olarak ilçe hüviyetini kazanmasında şüphesiz sahip olduğu sit ve sitüasyon özellikleri büyük rol oynamıştır. Yeryüzündeki bütün yerleşmeler üzerinde kuruldukları mekânla ve çevresiyle sıkı bir ilişki içerisindedir ve mekânın sahip olduğu coğrafi şartların etkisi altındadır (Göney, 1995). Doğal ortam özelliklerinin yerleşme ve ekonomik faaliyetlere elverişli şartlar sunması, Marmara Denizi kıyısında uzun bir kıyı şeridine sahip olması ve bu kıyı alanında liman imkânının varlığı, ilçenin hemen kuzeyinde E-5 karayolunun uzanması Beylikdüzü’ne ayrı bir önem katmakta; şehirsel gelişimini hızlandırmaktadır.
Bu çalışmada Beylikdüzü’nün coğrafi özellikleri ele alınacaktır. Çalışmanın ilk bölümünde doğal ortam özellikleri ele alınacak; sahanın doğal ortam potansiyeli ortaya konulacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde nüfusun gelişim süreci ve özellikleri incelenecektir. Çalışmanın son bölümünde arazi kullanımı ve değişimi ele alınacaktır. Araştırmada, birçok alanda etkin bir araç olan Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) metodolojisi kullanılmış, veri tabanı ve data yapısının oluşturulmasında ArcMap 10.2 yazılımından faydalanılmıştır.
Doğal Ortam Özellikleri
Doğal ortam özellikleri beşeri faaliyetleri doğrudan etkileyen, onu şekillendiren unsurlardır. Her şeyden önce bütün beşeri faaliyetler coğrafi mekân üzerinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla bu mekânın sahip olduğu özellikler yani potansiyeller insanı etkilemekte ve yönlendirmektedir. İnsan, doğal ortamın sahip olduğu özellikler tarafından etkilenirken aynı zamanda doğal ortamı etkilemekte ve değiştirmektedir. Kısaca doğal ortam ile insan arasında karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Beylikdüzü'nün sahip olduğu doğal ortam özellikleri yerleşmenin kuruluşu ve gelişimi, nüfusun dağılışı, ekonomik faaliyetlerin dağılışı ve türü üzerinde etkili olmuştur. Bu bölümde doğal ortam şartlarını belirleyen jeolojik ve morfolojik özellikler ile iklim, hidrografya ve bitki örtüsü özellikleri ele alınacaktır.
Jeolojik Özellikler
Jeolojik özellikler, bir sahadaki kayaçların cinsi ile bunların yapısal-strüktüral durumlarını ifade etmektedir. Jeolojik özellikler coğrafi peyzajda büyük önem taşımakta; coğrafi özelliklerin ortaya çıkmasında önemli rol oynamaktadır. Jeolojik özellikler, başta yer şekillerinin oluşumunda ve gelişiminde önemli bir rol oynar. Kayaçların aşınıma karşı olan direnç farkları morfolojide yükselti, eğim ve yarılma derecesi açısından farklılıklar ortaya çıkarmaktadır. Kayaçların birbirinden farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip olmalarının yanı sıra meydana getirdikleri istif özelliklerinin farklı olması; yapıyı meydana getiren tabakaların yer yer kıvrımlı, kırıklı, yatay veya monoklinal bir özellik göstermesi de farklı yeryüzü şekillerinin ortaya çıkması üzerinde etkili olmaktadır. Dolayısıyla jeoloji, morfolojik şekillenmeyi etkileyerek sahanın morfolojik gelişimine etkide bulunmaktadır. Ayrıca sahanın kırıklı bir yapı göstermesi ve neticede tektonik aktivitelerle meydana gelen depremler de beşeri hayatı doğrudan etkilemektedir. Kütle hareketlerinin ortaya çıkmasında da zemin özellikleri büyük rol oynamaktadır. Kısaca bir sahanın sahip olduğu jeolojik özellikler beşeri hayatı doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Beylikdüzü’nde farklı yaşta kayaç gruplarının yer aldığı ve bunların strüktüral durumlarının farklı özellikler taşıdığı görülmektedir. Sınırları içerisinde Beylikdüzü’nün de yer aldığı İstanbul ili, Alt Paleozoik - günümüz aralığında oluşmuş çok çeşitli kaya birimlerini içermekte; oldukça karmaşık yapısal devinimlerin izlerini taşımakta ve güncel tektonik hareketlere sahne olan bir alanda yer almaktadır. Beylikdüzü’nün arazisi farklı yaşta kayaç gruplarından meydana gelmektedir. İlçede Tersiyer ve Kuaterner devirlerine ait tortul kayaçlar en yaygın kayaç grubunu meydana getirmektedir. Beylikdüzü genelindeki kayaçların büyük bir kısmının Neojen'e ait formasyonlardan oluştuğu görülmektedir. Bunu Paleojen'e ait kayaçlar izlemekte; Kuaterner devrine ait kayaçlar ise sınırlı bir alanda yayılış göstermektedir. İlçe sınırları içerisinde yer alan stratigrafik birimler; Gürpınar formasyonu, Çukurçeşme formasyonu, Güngören formasyonu ve Bakırköy formasyonlarıdır. Bu formasyonlar yanında daha yakın zamanda oluşmuş Kuaterner dönemine ait alüvyal malzemeden oluşan bir örtüye de sınırlı alanlarda rastlanmaktadır (Şekil 2). Bu formasyonlar ve başlıca özellikleri şu şekildedir:
Gürpınar formasyonu. Bu formasyon tipik olarak Gürpınar civarında gözlemlendiği için bu isimle anılmaktadır. Gürpınar formasyonu Oligosen'e ait ince-orta tabakalı kumtaşı ve laminalı kiltaşı ardalanmasından oluşmaktadır. Gürpınar formasyonunda kil hakim litoloji olup, formasyon içinde silt, kum ve çakıl bantları görülmektedir (Gündüz, 2006, s. 20). Genelde kırıntılı malzemelerden oluşan formasyonun bölgesel ölçekteki kalınlığı 700 metreden fazla olup, Beylikdüzü’ndeki ortalama kalınlığı 100 metredir (Dalgıç, Turgut & Kuşcu, 2010, s. 57; Uzun & Kaya, 2012, s. 33). Bu formasyon aynı zamanda Beylikdüzü’ndeki en yaşlı formasyondur. Formasyon daha çok vadi tabanları ve yamaçlarda aflöre olmaktadır. Bu formasyon Beylikdüzü'nde en yaygın Gürpınar çevresinde görülmekte olup bu kesimin dışında ilçenin Marmara Denizi kıyılarında Dereağzı, Sahil ve Marmara mahallelerinde de yüzeylenmektedir (Şekil 2). Kavaklı Dere ve kollarında, Haramidere ve kollarının vadi tabanlarında ve yamaçlarında da yine bu formasyona ait kayaçlar yayılış göstermektedir. Gürpınar formasyonunun sahip olduğu fiziksel ve kimyasal özellikler, bu sahalarda heyelanların oluşması için uygun zemin şartları hazırlamaktadır. Bu formasyonun görüldüğü kesimlerde aktif heyelan sahaları yer aldığı gibi eski heyelan izlerine de rastlanmaktadır.
Şekil 2. Beylikdüzü ve çevresinin genel jeoloji haritası (Gündüz, 2006'dan uyarlanmıştır).
Çukurçeşme formasyonu. Gürpınar formasyonundan sonra ilçede yaygın olarak görülen bir diğer formasyon Çukurçeşme formasyonudur. Bu formasyon Miyosen'e ait az tutturulmuş veya tutturulmamış çakıllı kum tabakaları ile arada kil tabakaları veya merceklerinden oluşmakta ve birimin kalınlığı 20-30 metre arasında değişmektedir (Dalgıç ve ark., 2010, s. 58). Kavaklı Dere ve Haramidere vadilerinin yamaçlarında ve özellikle Dereağzı Mahallesi'nde bu formasyona ait kayaç grupları yaygın olarak görülmektedir.
Güngören formasyonu. Bu formasyon Miyosen'e ait kireçtaşı ara seviyeli, ince kum cepli kil ve marn tabakalarından oluşmaktadır. Formasyon 20-25 metre kalınlığında olup Bakırköy formasyonunun yayılış gösterdiği bölgelerin altında ve düzlük alanların yamaçlarının başlangıç kesimlerinde aflörman vermektedir (Karabulut, 1989, s. 4).
Bakırköy formasyonu. Beylikdüzü’nde yaygın olarak görülen bir diğer formasyon Bakırköy formasyonudur. Bakırköy formasyonu Miyosen'e ait tabanda kiltaşı ardalanmalı Mactra'lı kireçtaşlarından oluşmaktadır (Gündüz, 2006, s. 31). Bu formasyon ilçede nispeten yüksek sahaları oluşturan düzlük alanlarda görülmektedir (Şekil 2). Bakırköy formasyonunun sahip olduğu fiziksel ve kimyasal özellikler, bu formasyonun görüldüğü alanları diğer formasyon alanlarına nazaran yerleşme açısından daha güvenli bir alan hâline getirmiştir. Bu nedenle formasyon ilçede yerleşim açısından daha güvenilir bir zemin özelliği sunmaktadır. Nitekim günümüzde Beylikdüzü'nde yapılaşmanın bu zemin üzerinde yoğunlaşmakta olduğu görülmektedir.
Alüvyonlar. Beylikdüzü’nde görülen bir diğer birim Holosen'de oluşmuş güncel birikintiler ya da çökellerdir. Bunlar Holosen'e ait kumlu, millı ve çakıllı gereçlerden oluşan alüvyon birikintileridir. Bu birikintiler ilçedeki en genç oluşumlardır. Beylikdüzü’nde alüvyonların görüldüğü alanlardan birisi Kavaklı Dere vadisi tabanıdır. Kavaklı Dere'nin vadi tabanı boyunca alüvyonlar dar bir şerit halinde uzanış göstermektedir (Şekil 2). Alüvyonların görüldüğü bir diğer kesim, Haramidere vadisi tabanıdır. Haramidere vadisinde alüvyonlar daha geniş bir şerit halinde uzanış göstermektedir.
Beylikdüzü, jeolojik-morfolojik yapıdan ve atmosferik koşullarla ilgili süreçlerden kaynaklanan deprem ve heyelan gibi can ve mal kayıplarına yol açabilecek doğal afetlerle karşı karşıya bulunmaktadır. İlçenin sahip olduğu litolojik özellikler, bazı kesimlerde heyelan olaylarının yaşanmasına uygun zemin şartları hazırlamaktadır. Özellikle kum, kil, çakıl, marn gibi gevşek yapılı zeminler, ilçede heyelanların yaşanmasına neden olan önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Litolojik özelliklerin yanı sıra morfolojik (özellikle eğim), hidrolojik, hidrojeolojik ve tektonik özellikler ilçede heyelanların oluşumuna neden olan doğal faktörlerdir. Ancak bu doğal faktörlerin yanı sıra insan faktörü de doğal ortama yaptığı çeşitli yanlış müdahalelerle heyelanların oluşumunu etkilemektedir.
İstanbul ilinin Avrupa yakasının güney kesiminde özellikle Marmara kıyı bölgesinde heyelanların yoğun olduğu bilinmektedir (Duman ve ark., 2006, s. 10). Haramidere'nin ağzı ile Büyükçekmece koyu arasındaki kıyı kesimi ve Büyükçekmece koyunun doğu yamaçları neredeyse tümüyle heyelan sahasıdır (Özgül, 2011, s. 69). Bu heyelan sahalarının büyük bir bölümü Gürpınar ve Çukurçeşme formasyonlarının yaygın olduğu kesimlerde gelişmiştir. Bu formasyonlar kumdan, çakıldan, kilden ve marndan meydana gelen gevşek litolojileriyle heyelan açısından ilçedeki en dayanıksız formasyonları oluşturmaktadır. Beylikdüzü’nde güncel (aktif) ve eski (aktif olmayan) heyelan sahaları yer almaktadır. İlçede aktif heyelanların yoğun olarak görüldüğü alanların başında Gürpınar Mahallesi'nin Büyükçekmece koyuna bakan yamaçları gelmektedir (İmre, 2011, s. 38) (Şekil 3). Dereağzı, Sahil ve Marmara mahallelerinin Marmara Denizi'ne komşu güney yamaçlarında da aktif heyelan alanları bulunmaktadır. Kavaklı Dere'nin doğu yamaçlarında da aktif heyelan alanları görülmektedir (Şekil 4) (Dalgıç ve ark., 2010, s. 60).
Şekil 3. Gürpınar Mahallesi'nde aktif heyelan sahalarından genel bir görünüm A: Pınarkent heyelan alanı; B:Pekmez heyelan alanı (Foto A. Yaman Kocadağlı).
Heyelan dağılış alanları incelendiğinde, heyelan olaylarının Beylikdüzü açısından oldukça önemli bir sorun teşkil ettiği açıkça görülmektedir (Şekil 4). Heyelanlar genel olarak kıyı kesimde eğim değerlerinin arttığı yamaçlar ile akarsu vadilerinde eğim değerlerinin arttığı yamaçlarda yoğunlaşmaktadır. İlçede aktif ve aktif olmayan birçok heyelan sahası yer almaktadır. Aktif heyelan alanları tetikleyici parametrelerin (depremsellik, aşırı yağış gibi) devreye girmesiyle her an aktivite kazanabilmektedir. Aktif heyelan sahaları yanı sıra aktif olmayan heyelan sahalarına da yanlış müdahalelerle aktivite kazandırılabilmektedir. Pasif durumda olan bu tür heyelanlar, bilinçsiz kazı ve yanlış yapılaşma yeri seçimi nedeniyle aktif duruma geçebilmektedirler (Kaya & Gazioğlu, 2015, s. 66; Özgül, 2011, s. 69). Bu nedenle ilçede yerleşme sahaları tespit edilirken zemin özellikleri dikkate alınmalı, zemine yanlış müdahalelerden kaçınılmalıdır. Beylikdüzü'nde bahsi geçen heyelan bölgelerinin önemli bir kısmı günümüzde yapılaşma alanı içerisinde kalmıştır. Bu nedenle bu bölgelerde yapılacak olan çalışmaların ana amacı, aktif ve aktif olmayan heyelan sahalarının ayrıntılı tespiti ve bu heyelan sahalarının duraylılığının (bir sistemin kararlı ve zamana karşı dayanıklı olma hacmi) bozulmaması için alınması gereken önlemler olmalıdır.
Şekil 4. Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri arasındaki sahada eski ve güncel heyelan alanlarının dağılımı (Dalgıç ve ark., 2010’dan uyarlanmıştır).
Beylikdüzü açısından tehlike oluşturan bir diğer doğal afet depremlerdir. İstanbul ve çevresi zaman zaman büyük can ve mal kayıplarına sebebiyet veren depremlere sahne olmaktadır. İstanbul ilinde yıkıcı etki yaratacak büyüklükte depremlerin Marmara Denizi'nde bulunan aktif fay sisteminden kaynaklanması beklenmektedir (İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2009, s. 16). Beylikdüzü açısından da benzer durum söz konusudur. Beylikdüzü’nün hemen güneyinde Marmara Denizi içinde uzanan Kuzey Anadolu Fay Hattı'nda meydana gelebilecek olası bir deprem ilçeyi etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir (Şekil 5).
Şekil 5. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Marmara Denizi içindeki uzanımı ve Beylikdüzü’ne göre konumu (İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2009).
Kuzey Anadolu Fay Hattı ülkemizin en aktif ve deprem üretme potansiyeli en yüksek fay hattı olma özelliğine sahiptir. Depremin şiddeti ve etkinlik derecesi üzerinde rol oynayan etmenlerin meydana getirdiği bölgesel farklılıklar sebebiyle bazı deprem bölgeleri ayırt edilmektedir. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın etki alanında yer alan Beylikdüzü, birinci derecede deprem bölgesi içerisinde yer almaktadır (Şekil 6). Kuzey Anadolu Fay Hattı dışında Beylikdüzü’nü etkileyebilecek bir diğer fay hattı ilçenin doğusunda yer alan Yeşilbayır Fayı'dır. Yeşilbayır Fayı Hadımköy'ün batısından başlamakta, kabaca kuzeybatı - güneydoğu doğrultusunda uzanarak Ömerli, Hoşdere mevkileri üzerinden Küçükçekmece Gölü'nün batısına ulaşmaktadır (Duman ve ark., 2004, s. 20). Beylikdüzü’nü etkileyebilecek bir diğer fay hattı ilçenin batısında yer alan, Büyükçekmece Gölü'nün batısında kabaca kuzeybatı - güneydoğu doğrultusunda uzanan Büyükçekmece Fayı'dır (Şekil 4).
Şekil 6. Deprem bölgeleri dağılım haritası (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, t.y.).
Beylikdüzü tektonik bakımdan aktif bir sahada yer almakta, deprem üretme potansiyeli yüksek aktif fay hatlarına komşu bulunmaktadır. Bu özellikleri bakımından ilçe birinci derecede deprem bölgesi kapsamında değerlendirilmektedir. İstanbul’da ve çevresinde her yıl değişik büyüklüklerde birçok deprem meydana gelmektedir (Şekil 7). 1999 yılı Marmara depremleri İstanbul'un deprem gerçeğini gözler önüne bir kez daha sermiş; bu depremin yıkıcı etkileri başta Avcılar olmak üzere çoğu yerleşim biriminde gözlenmiştir. 1999 Marmara depremlerinden Beylikdüzü kesiminin çok fazla etkilenmemesi, İstanbul'da depremden etkilenen bölgelerdeki nüfusu (özellikle Avcılar) Beylikdüzü'ne çekmiştir. Beylikdüzü’nde yerleşimin yoğunlaşması, hatta Beylikdüzü'nün ilçe statüsünü kazanması 1999 yılı Marmara depremlerinden sonradır. Bu nedenle ilçede depreme dayanıklı, kalite standartları yüksek binaların yapımına önem verilmiştir. Depremin verdiği hasarın büyüklüğü ve dağılımı, inşaat kalitesi yanı sıra, büyük oranda zeminin jeolojik özellikleriyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle yapılaşma noktaları belirlenirken zemin özellikleri ayrıntılı bir şekilde ele alınmalıdır.
Şekil 7. Marmara Denizi kuzeyi ve İstanbul ilinde 1900-2010 yılları arasında meydana gelen büyüklüğü 2'nin üzerinde olan depremlerin dağılımı (Dalgıç ve ark., 2010).
Morfolojik Özellikler
Çatalca Yarımadası üzerinde yer alan Beylikdüzü yerleşim alanı, Küçükçekmece ve Büyükçekmece gölleri arasında nispeten yüksek bir düzlük şeklinde uzanmaktadır. Nitekim Beylikdüzü ismi de bu morfolojik birime istinaden ortaya çıkmış bir tanımlamadır. Bu nispeten yüksek düzlük Dereağzı Deresi ve kolları, Kavaklı Dere ve kolları ile Haramidere ve kolları tarafından yarılmış bir plato görünümündedir (Şekil 8). İlçe arazisi akarsular tarafından yarılmış plato yüzeylerinden ve bunların yamaçlarından oluşmaktadır.
Şekil 8. Beylikdüzü ve çevresinin 3 boyutlu topografik görünümü (Gündüz, 2006'dan uyarlanmıştır).
Beylikdüzü’nde ayırt edilebilen temel morfolojik birimlerden ilki düzlük alanları oluşturan Üst Miyosen dolgu yüzeyidir (Duman ve ark., 2004, s. 22). Beylikdüzü’nde Üst Miyosen dolgu yüzeyi, Üst Miyosen aşınım yüzeylerinden aşınan malzemenin çökelmesiyle oluşmuş Bakırköy formasyonunun depolanma yüzeylerinden meydana gelmektedir (Duman ve ark., 2004, s. 24). İlçede dikkati çeken bir diğer morfolojik birim oldukça derin yarılmış olan akarsu vadileridir. Beylikdüzü’nde morfolojik şekillenmede etkili olan üç akarsu söz konusu olup, bunlar Dereağzı Deresi, Kavaklı Dere ve Haramidere'dir. Üst Miyosen dolgu yüzeyi bu akarsular tarafından yarılmış ve vadi sistemleri gelişmiştir (Şekil 9). Üst Miyosen plato sathı ile akarsu vadi tabanları ve kıyı kuşağı arasında geçişi oluşturan yamaç zonları ilçede oldukça geniş alanlar kaplamaktadır. Bu yamaç zonları ilçede kütle hareketlerinin yoğun olarak görüldüğü kesimlerdir.
Beylikdüzü’nde ortalama yükselti fazla olmayıp, genel olarak ilçe arazisi güneyden kuzeye doğru yükselmektedir (Şekil 9). İlçenin nispeten yüksek tepelerini Sülüklügöl Tepesi (168 m.), Çadır Tepe (148 m.), Kuşkale Tepe (133 m.), Tepebağlar Tepe (124 m.), Yakuplar Tepe (111 m.), Şahin Tepe (109 m.), Koru Tepe (105 m.), Armutlutarla Tepe (103 m.) ve Kartal Tepe (70 m.) oluşturmaktadır. Ancak bu tepelerin çoğu günümüzde yerleşmelerle örtülmüş durumdadır.
Şekil 9. Beylikdüzü sayısal yükselti modeli.
Arazi kullanım planlamalarında arazi yüzeyinin eğim özellikleri de belirleyici bir faktördür. Beylikdüzü’nün eğim haritası incelendiğinde haritanın, jeolojik ve morfolojik bulguları destekleyen önemli veriler sunduğu dikkati çekmektedir. Üst Miyosen dolgu yüzeyinden oluşan plato satıhlarında eğim değerleri oldukça az olup, bu kesimlerde eğim değerleri genel olarak 0-8°’ler arasında değişmektedir (Şekil 10). 0-2° eğime sahip yüzeyler düz veya düze yakın alanlardır. Beylikdüzü’nde 0-2° eğime sahip alanlar, ilçenin toplam yüzölçümünün yaklaşık %26'sını kaplamaktadır (Tablo 1). 2-8° eğime sahip yüzeyler hafif eğimli alanlar olup bunlardan 2-5° eğime sahip yüzeyler ilçe yüzölçümünün yaklaşık %37'sini; 5-8° eğime sahip yüzeyler ise yaklaşık %17'sini oluşturmaktadır. Dik, çok dik ve sarp arazilerin ilçe yüzölçümünün yaklaşık %19'unu oluşturduğu görülmektedir. Beylikdüzü’nde eğim sınıflarının dağılımını gösteren harita incelendiğinde, eğim değerleri yüksek olan yüzeylerin yamaç zonlarında yoğunlaştığı görülmektedir. Eğim değerlerinin yüksek olduğu kesimlerin başında vadi yamaçları gelmektedir. Vadi yamaçlarının yanı sıra plato satıhlarının Marmara Denizi’ne bakan güney yamaçları ile Büyükçekmece Koyu’nun doğu yamaçlarında da eğim değerleri yüksektir. Eğim diğer şartların elverişli olması durumunda kütle hareketlerini tetikleyen bir parametredir. Nitekim Beylikdüzü’nde aktif ve aktif olmayan heyelan sahalarının dağılış haritasıyla eğim değerlerinin dağılışları karşılaştırıldığında birbirine uyumlu olduğu görülmektedir.
Tablo 1
Eğim Sınıflarının Dağılımı
Eğim Sınıfları
(°)
|
Alan
(km²)
|
Toplam Alana Oranı
(%)
|
0-2
|
9,95
|
26,38
|
2-5
|
14,11
|
37,42
|
5-8
|
6,52
|
17,29
|
8-15
|
5,12
|
13,58
|
15-30
|
1,84
|
4,86
|
30-45
|
0,16
|
0,43
|
45-90
|
0,01
|
0,04
|
Toplam
|
37,71
|
100
|
Şekil 10. Beylikdüzü eğim haritası.
Beylikdüzü 12,4 km uzunluğunda bir kıyı çizgisine sahiptir. Marmara Denizi kıyılarında kabaca doğu-batı uzanımına sahip olan ilçe kıyıları fazla girintili-çıkıntılı değildir. Genel olarak alçak kıyı tipinde olan bu kıyılarda yer yer falezler, alüvyal dolgular ve plajlar yer almaktadır. Marmara Mahallesi kıyılarında doğal kıyı özelliğinin kaybolduğu görülmektedir. Çünkü bu kesimde Ambarlı Limanı ve bu limanın batısında yat limanı bulunmaktadır (Şekil 10).
İklim Özellikleri
Bir bölgede uzun yıllar boyunca görülen hava olaylarının ortalaması olarak bilinen iklim, bir yerin konumu, topoğrafik özellikleri, denizlerden ve büyük göllerden olan uzaklığı gibi fiziki unsurların etkisiyle belirlenmektedir. Bu açıdan Beylikdüzü’nün gerek konum özellikleri gerekse morfolojik özellikleri, sahada hüküm süren iklim elemanları üzerinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Beylikdüzü’nün iklim elemanlarının ortaya konulmasında, ilçeye en yakın meteoroloji istasyonu olan Florya Meteoroloji İstasyonu'nun iklim verilerinden yararlanılmıştır. İklim elemanlarına ait bu verilerin rasat süresi 35 yıldır (1975-2010). Bu verilere istinaden iklim elemanları değerlendirildiğinde sahada yıllık ortalama sıcaklığın 14,3 °C olduğu görülmektedir (Tablo 2). İlçede yükselti fazla olmadığı için yükseltiyle birlikte önemli bir sıcaklık değişimi söz konusu değildir.
Tablo 2
Aylık ve Yıllık Ortalama Sıcaklıklar (°C)
A Y L
A R
|
Yıllık Ortalama
|
?
|
??
|
???
|
?V
|
V
|
V?
|
V??
|
V???
|
?X
|
X
|
X?
|
X??
|
5,9
|
5,6
|
7,6
|
11,9
|
16,6
|
21,4
|
23,9
|
23,9
|
20,2
|
15,9
|
11,4
|
7,9
|
14,3
|
(Kaynak: Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü)
Aylık ortalama sıcaklık dağılımına baktığımızda, en sıcak ayların 23,9 °C ortalamayla Temmuz ve Ağustos ayları olduğu görülmektedir. En soğuk ay ise, 5,6 °C ortalamayla Şubat ayıdır. Beylikdüzü’nün, deniz kenarında yer almasından dolayı yıllık ortalama nem oranı (%72,6) fazladır. Bunun sonucunda hissedilen sıcaklık değerleri aylık ortalamalardan daha fazladır. Şubat ayında en düşük değere ulaşan aylık ortalama sıcaklık, Mart ayıyla birlikte yükselmeye başlamakta ve bu yükseliş düzenli bir şekilde Temmuz ayına kadar devam etmektedir. Ağustos ayından sonra aylık ortalama sıcaklık değerleri Şubat ayına kadar düzenli bir şekilde azalış göstermektedir (Şekil 11). Sıcaklığın mevsimlere dağılımına baktığımızda; yaz mevsimi ortalamasının 23 °C, sonbahar mevsimi ortalamasının 15,8 °C, ilkbahar mevsimi ortalamasının 12 °C ve kış mevsimi ortalamasının 6,4 °C olduğu görülmektedir.
Şekil 11. Aylık ortalama sıcaklıklar.
İlçede yıllık toplam yağış miktarı 651,5 mm'dir. Yağışın aylara dağılımına baktığımızda en fazla yağışın 98 mm ortalamayla Aralık ayında; en az yağışın ise 22,7 mm ortalamayla Ağustos ayında kaydedildiği görülmektedir (Tablo 3). Yağışın aylara dağılımında dikkati çeken husus, yaz aylarının da kısmen yağış aldığıdır (Şekil 12).
Tablo 3
Aylık Ortalama Yağışlar (mm)
A Y L
A R
|
Yıllık Yağış
Miktarı
|
?
|
??
|
???
|
?V
|
V
|
V?
|
V??
|
V???
|
?X
|
X
|
X?
|
X??
|
81,6
|
67,4
|
59,0
|
47,1
|
27,1
|
31,7
|
23,3
|
22,7
|
35,3
|
73,9
|
84,4
|
98,0
|
651,5
|
Şekil 12. Aylık ortalama yağışlar.
Yağışın mevsimlere göre dağılımı incelendiğinde, toplam yağış miktarının %12'sinin yaz mevsiminde kaydedildiği görülmektedir. Bu husus, iklim özellikleri bakımından sahanın Akdeniz ve Karadeniz iklimi arasında bir geçiş sahası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Toplam yağış miktarının %38'i kış mevsiminde, %30'u sonbahar mevsiminde ve %20'si ilkbahar mevsiminde düşmektedir (Tablo 4).
Tablo 4
Yağışın Mevsimlere Göre Dağılışı ve Yıllık Toplam Yağış Miktarına Oranı
M E V S İ M L E R
|
YILLIK
|
Kış
|
İlkbahar
|
Yaz
|
Sonbahar
|
Yağış (mm)
|
%
|
Yağış (mm)
|
%
|
Yağış (mm)
|
%
|
Yağış (mm)
|
%
|
Yağış (mm)
|
%
|
247,0
|
38
|
133,2
|
20
|
77,7
|
12
|
193,6
|
30
|
651,5
|
100
|
Beylikdüzü açısından günlük maksimum yağışlar üzerinde de özellikle durmak gerekmektedir. Çünkü ilçede yaşanan heyelan olaylarını tetikleyen önemli faktörlerden birisi de günlük maksimum yağış değerleridir. Heyelan olayları yanı sıra sel ve taşkın olayları açısından da günlük maksimum yağışlar önem taşımaktadır. Günlük en fazla yağış miktarının aylara dağılımının bilinmesi, yağışın şiddetini göstermesi bakımından önemlidir. Tablo 5 ve aylık ortalama yağış miktarları ile günlük maksimum yağış miktarlarını gösteren Şekil 13 incelendiklerinde, günlük maksimum yağış değerlerinin önemi ve bahsedilen doğal afetleri tetikleyebilme potansiyeli açıkça ortaya çıkmaktadır. Şekil 13'te de görüldüğü gibi günlük maksimum yağış değerleri bazı aylarda aylık ortalama yağış miktarını geçebilmektedir. Yaz ve sonbahar mevsimlerinde bu durum oldukça barizdir. En şiddetli yağışın görüldüğü ay Ekim ayıdır ve bu ayda günlük en fazla yağış miktarı 111 mm’dir. Günlük en fazla yağış değerleri aylık ortalama yağış miktarına ya yakındır ya da aylık ortalama yağış miktarından fazladır. Günlük maksimum yağış miktarlarının ortalama aylık yağış miktarlarıyla karşılaştırılmasıyla ortaya çıkan sonuç, yağışların sağanak karakterinde olduğunu göstermesidir. Bu sağanak karakterli şiddetli yağışların varlığı, litolojik ve morfolojik (eğim) özelliklerin de etkisiyle sahadaki heyelan olaylarını tetiklemektedir. İklim şartları özellikle heyelanın meydana gelme zamanı ve şiddeti üzerinde etkili olmaktadır. Nitekim heyelan olaylarının büyük bir çoğunluğu, yağış miktarındaki artışa bağlı olarak Ekim ve Mart ayları arasındaki dönemde meydana gelmektedir (Demirci, Karakuyu, İncekara & Karaburun, 2009, s. 100).
Tablo 5
Günlük En Fazla Yağışın Aylara Dağılımı (mm)
A Y L
A R
|
?
|
??
|
???
|
?V
|
V
|
V?
|
V??
|
V???
|
?X
|
X
|
X?
|
X??
|
49,9
|
44,8
|
45,1
|
34,2
|
27,8
|
41,8
|
57,9
|
70,8
|
62,7
|
111,0
|
58,4
|
65,4
|